
ÇOCUKLARDA DİL ve KONUŞMA GELİŞİMİ
ÖZET
Dil ve konuşma problemi olan bireyler dünyada özür grupları içinde en yüksek orana sahip olan özür grubunu oluşturmaktadır. Dil, konuşma, işitme gibi yetersizlikler sonucu ortaya çıkan iletişim bozuklukları kişinin yaşam kalitesini düşürücü, sosyal yaşamını sınırlayıcı bir etkiye sahiptir. Kişinin hayat kalitesinde gözle görülür anlamlı düşüşlere neden olan iletişim bozuklukları, sorunu ilgilendiren sağlık, eğitim ve diğer sosyal sektörlerin multi – disipliner işbirliğini, ekip çalışmasını gerekli kılmaktadır. Bu ekipte yer alması gereken uzmanlık gruplarından biri de dil ve konuşma terapistleridir. Türkiye iletişim bozuklukları ile ilgili yapılan çalışmalarda henüz yolun başında sayılmaktadır. Bu alanda yetişmiş yeterli elemanın olmaması, iletişim bozukluğu olan bireyleri tanılama ve bu bireylere etkili ve yeterli hizmeti sunmada sıkıntıların yaşanmasına neden olmaktadır.
Anahtar sözcükler: Dil ve Konuşma, Dil Edinimi, Konuşma Terapisti
GİRİŞ
Genel olarak bilgi üretme, iletme, algılama süreci olan iletişim, pek çok yerde iki birim arasında birbiriyle ilişkili mesaj alışverişi olarak geçer (Cüceloğlu, 1997). İletişim yaşam boyu var olan dinamik bir süreçtir. Bu süreçte insanlar çeşitli şekillerde iletişim kurmuşlardır. İnsanların günlük hayatta en sık kullandığı iletişim türü sözlü iletişimdir. Sözlü iletişimde kişilerin birbirleriyle bilgi alışverişini sağlayan dil sistemi ve bunun aktarımını sağlayan konuşma yer almaktadır (Topbaş, 2007). İletişimin gerçekleşmesi için iletilecek bir düşünce, mesajı iletecek bir kişi, ortak bir iletişim aracı ve bu mesajı alıp anlamlandırabilecek bir başkasının olması şarttır(Ege, 2006). Bu 4 alandan en az bir tanesindeki hasar iletişimin sekteye uğramasına neden olacaktır.
Temelini toplumsal uzlaşımdan alan dil anlamları ifade etmek için kullanılan rastgele seçilmiş ama gelenekselleşmiş bir semboller sistemidir (Ege, 2006). Konuşma ise iletişim kurma aracı olarak işlev gören üzerinde anlaşmaya varılmış sesler işaretler ve sözcükler gibi temel yapı taşları olan dil dizgesinin sesli imlerden oluşmuş halidir. Bu bağlamda dil iletişimde mesajı taşımada bir araç konuşma ise bu aracı aktarma yolu olarak düşünülebilinir (Akçamete, 1993).
Bebeğin hayata gözlerini açtığı ilk günden başlayan dil gelişiminin özünü toplumsal bir dil ortamında sesle anlamın buluşması oluşturur. Bununla birlikte dil gelişimi dilin alt bileşenlerinin birbiri içine geçtiği karmaşık gelişimsel dinamik bir süreçte devam eder (Korkmaz, 2005).
Dil gelişimi sürecinin en başında bebeğin sese ve özelliklerine tepki vermesi yer alır. Bebek doğar doğmaz seslere yanıt verir ve belli bir süre sonra bebeğin farklı seslere farklı tepkiler verdiği görülür. Prelinguistik dönem iletişim evresi (0.1 ay-1.0 yaş) olarak adlandırılan bu dönemde en belirgin gelişim sesbilgisel alanda görülmektedir (Korkmaz, 2005).
Çocuklar ilk sözcüklerini 1 yaş civarında üretmeye başlarlar. Çocuğun ilk anlamlı sözcüğe ulaşması dil ve düşüncenin buluşması anlamına gelir(Topbaş, 2007). İlk sözcük evresi olarak bilinen (1.0-1.6yaş) bu evrede çocukların anlayabildikleri ve üretebildikleri sözcükler arasında sayısal, niteliksel farklılıklar vardır (Maviş, 2007). Tek sözcük evresinde çocuklar tek bir sözcüğü cümle yerine kullanırken 14-24 ay arası sözcükleri bir araya getirmeye, 24-30 ay arsında telegrafik konuşmaya başlarlar (Korkmaz, 2005). 2-3 yaş civarında çocukların isimlendirmeye dair artan sorularıyla birlikte çocuklarda isimlendirme patlaması denilen aşırı sözcük artışı dönemi başlar. 12 aydan itibaren sözcük öğrendiği düşünülen bir çocuğun 1-6 yaş arsında günde ortalama 5-8 sözcüğü öğrendiği görülür (Maviş, 2007). Çocukların dil becerileri geliştikçe, kazanılan her yeni sözdizimsel ve biçimsel öğe cümlenin uzunluğu ve karmaşıklığını etkiler (Ege ve ark, 1998).
Çocuk tarafından dil öncelikle gereksinimlerine ve isteklerine ulaşmada bir araç olarak kullanılır. Bu gereksinim ve isteklerin toplum içinde diğer insanlarla işbirliği ve iletişim içinde doyurulabilecek olması dilin bu çerçevede öğrenilmesini gerekli kılar, bu da dilin pragmatik tarafını oluşturur. Önce refleksler sonra sözel olmayan iletişimde prosodi ve jestlerle dilin içine giren pragmatik özellikler sözel iletişimle birlikte hızlı bir şekilde gelişim gösterir (Korkmaz, 2005). Karşılıklı konuşma 2 yaşında, konuşmada iç tutarlılık 2-3 yaşında başlar ve 5 yaşında iyice gelişir. Konuşma esnasında yanlışlıkların fark edilip düzeltilmesi 5 yaş civarında gelişir (Topbaş, 2004/2005).
Dil edinimindeki gecikmeler erken çocuklukta en sık karşılaşılan iletişim yetersizliklerdendir. Gelişimsel yetersizliği olan 3-5 yaş arası çocukların %70’i dil gelişiminde gecikme göstermektedir. Dil edinimindeki bu gecikmeler çocukların eğitim ve sosyal hayatları üzerinde ciddi olumsuz etkiler bırakmaktadır (Topbaş, 2007). Bu nedenle önemli derecede iletişim problemi yaşayan çocuklar için terapi programı hazırlamak ve uygulamak büyük bir sorumluluktur. İletişim problemleri kendi içinde çok farklı çeşit ve derecelerde karşımıza çıkabilmektedir. İletişim problemi yaşayan çocukların bir kısmı için yetersiz çevre şartları, bir kısmı içinde entelektüel becerilerin noksanlığı problemin etiyolojik faktörü olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunların yanı sıra birçok farklı faktörler (beyin hasarı, otizm, gelişimsel bozukluklar) iletişim probleminin nedenleri arasında yer almaktadır (Maviş, 2007).
SONUÇ
Dil sorunu yaşayan çocukların ileriki yaşamlarında karşılaşacakları ciddi zorluklar nedeniyle erken tanı önem kazanmaktadır. Dil gelişiminin özellikle aile ve hekim tarafından bilinçli bir şekilde izlenmesi şüphelenilen durumlarda çocuğun uzman bir kişi tarafından değerlendirilmesi ileride yaşanması muhtemel zorlukları önlemede ilk ve en önemli etkendir. Çocuklarda dil gelişimi değerlendirilirken değerlendirme aracının alıcı ve ifade edici dilin gerek sözcük dağarcığı gerekse söz dizimi açısından anlama, kavrama, kullanma ve çıkarım yapma gibi dilsel yetilerini kapsayacak şekilde olması gerekir (Korkmaz, 2005). Dil ve konuşma problemi yaşayan çocukların yaşadıkları sorunların üstesinden gelmek, çocuklara etkili müdahale yöntemleri belirlemek için dil ve konuşma becerilerini çok yönlü ve doğru bir şekilde ölçen testlere ihtiyaç vardır. Bu testlerin bazı temel özelliklere sahip olması gerekir. Bunların öncelikle geçerlilik güvenilirlik çalışmalarının yapılmış olması, norm referanslı standardize testler olması kişi için oluşturulacak müdahale programının etkililiği açısından çok önemlidir. (Ege ve ark., 1998).
KAYNAKÇA
- Akçamete, G. (1993). İşitme engellilerde dil ve konuşma. Özel Eğitim Dergisi, 1(3), 2-9.
- Cüceloğlu, D. (1997). Yeniden insan insana. (15. baskı). İstanbul: Remzi Kitabevi.
- Ege, P. (2006). Farklı engel gruplarının iletişim özellikleri ve öğretmenlere öneriler. Özel Eğitim Dergisi, 7(2), 1-23.
- Ege, P., Acarlar, F. ve Güleryüz, F. (1998). Türkçe kazanımda yaş ve ortalama sözce uzunluğunun ilişkisi. Türk Psikoloji Dergisi, 13(41), 19-31.
- Korkmaz, B. (2005). Dil ve beyin: Çocuklarda dil ve konuşma bozuklukları. İstanbul: Yüce Yayım.
- Maviş, İ. (2007). Çocukta anlam bilgisi gelişimi. Topbaş S. (Ed.), Dil ve kavram gelişimi içinde (129-148). Ankara: Kök Yayıncılık.
- Topbaş, S. (2007). Dil ve kavram gelişimi. (3. Baskı). Ankara: Kök Yayıncılık.
- Topbaş S. (2004/2005). Türkçe sesletim ve sesbilgisi testi. Ankara: MEB Yayın. 4. Akşam Sanat Okulu.